3 Şubat 2017 Cuma

Mondros, Sevr, Nilhan Osmanoğlu ve Lozan


Bir sabah uyanıyorsunuz ve ülkenin her yanı işgal altında her tarafta yabancı askerler hatta her gün gittiğiniz kahvenin başında yabancı bir asker var. Çarşıda köşe başlarında askerler ve bu askerler size çok yabancı. 1980 darbesinde "bizim çocuklar başardı" diyenlerin askerleri bunlar ve her köşedeler. İstanbul'un en güzel yerleri işgal altında Mondros gereği Kazım Karabekir harici tüm ordu terhis durumunda yani sizi savunacak kimse yok o meşhur 7. maddeye göre istediklerini yapabilirler. Daha sonrası mı Sevr var hani o 433 maddelik meşhur anlaşma. Hani Lozan'da İsmet İnönü'ye İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon tarafından hatırlatılan Mondros'u(Ki İsmet İnönü Curzon'a " Ben buraya Mondros'tan değil Mudanya'dan geldim" diye sağlam kapak yapmıştır.)  kim mi imzaladı? Hani şu sıralar rüzgârı arkasına alıp parlamenter sisteme atıp tutan hatta Abdülmecit'in, II. Mahmut'un ve ya IV. Murad'ın değil de ısrarla II. Abdülhamit'in 5. kuşaktan torunu olduğunu söyleyen Nilhan Osmanoğlu'nun dedesi Vahdettin’inin görevlendirdiği kişiler imzaladı. Yani halkın dedelerinin topraklarını İtilaf devletine peşkeş çekenler imzaladı. Bizler de bu aralar Lozan'ı tartışıyoruz. Buralar bizimdi şuralar bizimdi.(Ona bakarsan İstanbul'da Bizans'ındı) Ya tartışacaksanız Mondros'u Sevr'i tartışın oraları kim verdi onu sorun? Sorun bakalım altından kimler çıkacak görelim. 
Lozan tartışması sürerken II. Abdülhamid'in bilmem kaçıncı kuşaktan torunu olduğunu dile getiren arkadaş önce parlamenter sisteme karşı cümleler kurmaya başladı. Sonra hızını alamadı Suada falan bizim tabusu dedemin üstüne falan dedi. Karar umduğu gibi çıkmazsa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğini söyledi. Peki, bizim dedelerimizin Düyûn-ı Umûmiye 'ye olanve  Osmanlı'dan kalan borçları kim bize geri ödeyecek? Ya da dedesinin Sevr ile verdiği toprakları geri almak için savaşanların bedellerini kim ödeyecek? 

Arkadaş çok uzağa gitmeyip kendine II. Abdülhamit'i neden seçti? Hiç düşüneniz oldu mu? Ben düşündüm taşındım biraz da araştırınca gördüm ki arkadaşımızın bir e-ticaret sitesi var ve orada Osmanlı Devleti'ne ait dönemlere benzer ürünleri satıyor. Muhafazakâr tabana nasıl pazarlama yapacağını da çözmüş. Mesela cuma günleri sitede bir banner çıkıyor ve cuma günleri kapalı olduklarını yazıyor. Bu ürünleri ön plana çıkarmanın yolu da adına çok fazla kitaplar yazılan ve yakın zaman da TBMM Milli Saraylar tarafından düzenlenen Sultan II. Abdülhamid Han ve Dönemi Sempozyumunda yapılmışken en iyi seçim tabi ki II. Abdülhamid’in 5. kuşak torunu olmak en mantıklısıydı öyle söylemekte ticari kaygılarını da önleyecekti. Aslında mesele ticari kaygılar(!)

Yoksa kimse durduk yere kendisinden 336 yıl sonra doğmuş birisine “Kösem Sultan’ı anlattırmaz dimi? Yani mesela o kadar Padişah annesi varken neden Kösem dimi? Mesela neden II. Abdülhamid’in annesi Tîr-î-Müjgan Kadın Efendi değil de Kösem? Çünkü Kösem şuan popüler ondan bahsederse Kösem’e dair ürünleri daha iyi satabileceğinin de farkında da ondan.

Suada'da Galatasaray'ı istemesine de şöyle diyebilirim: "Bu ülke toprakları bu ülke için savaşanların torunlarına aittir. İngiliz gemisine binip gidenlerin torunlarına değil!"