29 Kasım 2016 Salı

Eyvah Necdet! Naptın Sen?


Tüplü televizyonların baş ağrısı yaptığı dönemler şiddetli baş ağrısına rağmen televizyon başından kendimi alamazdım. En çokta Bir Demet Tiyatro çıkınca kalkamazdım çünkü o dönem okula gittiğimde sarı bir yağmurluğum vardı onu giyen koca amcayı görünce gülerdim ve onun gelmesi için sabırsızlıkla beklerdim. Sarı çizmeleri sarı yağmurluğu kalın bıyıkları ve saklayamadığı göbeğiyle arkadaşı Sulhi ile karşımıza çıkar ve bize siyaset bilimi dersi verirdi. Aslında "hayda" tepkisi ona çok yakışırdı. Ne zaman doğruları söylese pasifist olan Sulhi tepki olarak ona "Hayda" derdi. Mükremin'in evini bastıklarında Mükremin'in babasına şöyle demişti: Bizim emekçilerle sorunumuz yok bey baba. Aslına bakarsan ne kadar lümpen tavırlarını görsek de Mükremin'de sevdiğimiz bir arkadaşımızdır. Diyor ve babasının elini öpüyor evde televizyonu kaptığı gibi gidiyor. 

Yine Eyvah Necdet olarak Züleyha olan amansız aşkı. Onun için yaptıkları. Züleyha'ya sorduğu sorular. Sen hiç kurbanlıkları düşündün mü Züleyha? Ya filleri Züleyha filleri düşündün mü? Bu sorular ile Züleyha'yı bunaltıp aldığı cevaplara şaşırırdı. İşte bugün hepimizi şaşırttı.

 Çalgı Çengi çekilmeden önce bir çok kişiye teklifler götürülmüş "ünlü"ler milyonlar istemiş. Erdal Tosun tereddütsüz kabul etmiş. Çalgı Çengi'nin Nihat abisi soba borusu misali ağzından dumanlar çıkaran Nihat abimiz. Ben sizi gönderdim. Siz dayak yediniz. Yalan! Külliyen yalan diyen Nihat abimiz. Kalk hadi buna da yalan de. Baka hayallerini satmayan gençler seni bekliyor. Gidene değil kalana koyar demiştin ya işte koydu bize. Kalmak zor be abi. Hem de çok zor. Naptın sen Eyvah Necdet? Pasifist Sulhi'yi mi özledin? Mükremin'in babasını mı? Tombalağı mı? Tombalak demişken hani tek kişilik grev yapmaya karar vermiştin. Bakkala afişi asmaya gittiğinde Tombalak ile tanışmıştınız. İsmini sorduğunda Tombalak demişti sen de böyle isim olmaz. İnsanların insanların dış görünüşünden dolayı başkaları tarafından lakaplar takılması burjuvanın bize dayatmasıdır. Ben sana Direnç diyeceğim demen. Afişi astırmayan Zabıta İrfan'ı dövmeye çalışman. Çocukluğumun en güzel karakteri Spartaküs Vedat sana içimden gelerek son kez "hayda" diyorum! Son kez; "Midyat Seyfo gülün!"

5 Kasım 2016 Cumartesi

Eczacılıkta hukuksuzluğun adı "ekran kapatma"


Hukukta masumiyet karinesi diye bir tabir vardır. Yani birinin suçlu olabilmesi için onun mahkeme tarafından kesin hükümle mahkûm edilmiş olması gerekmektedir. Biri suçluysa hukuken ona bir dava açılır ve açılan dava sonrası mahkeme kararını verir ve o kişi suçluysa müeyyide yani yaptırım uygulanır yoksa beraat eder. Biz bu karineyi evrensel hukuk sisteminden almışızdır ve Anayasamızda da 38. maddenin 4. fıkrasında yer alır. Şöyle yazar : "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz" Ülkemizde yaşanan OHAL nedeniyle bazı konularda hukuksal sıkıntılar yaşanmaktadır. Bakınız bugün yüzlerce eczacıya herhangi bir ceza verilmediği halde ekranları kapatılmış durumda. Bunun anlamı şudur siz artık SGK ile ilaç alış-verişi yapamazsınız yani bunun bizim açımızdan anlamı şudur: "iflas" çünkü o güne kadar işleyen sistem artık sizin için bitmiştir. Artık halka yani SGK kapsamında olan halkın reçetesini sisteme girerek karşılayamazsınız. Hatta SGK'dan paranız yatmaz. Buraya kadar bunu SGK'nın yapmaya hakkı yok mudur? Hayır kesinlikle vardır ama hangi şartta tabi ki en üstteki şartta yani mahkeme kararı ile birisinin suçlu bulunmasıyla yapılabilir. Yani FETÖ ile mücadele ediyorsunuz hay hay edebilirsiniz açarsınız davayı mahkeme de verir kararını eczacı bedelini öder. Şuanda bu bedeli mahkeme kararı olmadan yapıyorsunuz yani ortada bir karar yok fakat yüzlerce insanın ekranı kapalı.(!) Eee suçluysa al tutukla ne bekliyorsun? Ekranını kapattıysan karşıdakine suçludur demiş oluyorsun lakin bakıyorsun o kişiler hakkında herhangi bir dava yok tutuklama mahkeme tebligatı desen o da yok? Peki, neden kapattın ekranı? Çünkü onlar FETÖ'ye yardım yapıyor. Açıklaman tamam da ortada bir hukuki bir sonuç yok. Kurunun yanında yaşıda yakıyorsunuz FETÖ ile uzaktan yakından alakası olmayan meslektaşlarımızın da ekranı kapalı ona ne yapacağız? Bunları ayırırken nasıl bir durumu baz aldınız? Onunla ilgili açıklama da yok. Bir çare avukat bürolarına koşan meslektaşlarımız var. Avukatlara durumu anlatıyorlar. Avukatlar da şaşkın çünkü ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyorlar. Önlerinde emsal bir durumda yok. Yürütmeyi durdurma da açamazlar ortada dava da yok. Davayı kime açacaklar valla onu bilen de yok ? Bu durumda olan eczaneler eczanesini devredebiliyor mu? Açık konuşayım onu da yapamıyorlar. İnsanın adı çıkacağına canı çıksın sözü bu kadar güzel ifade edemez durumu çünkü şu dönemde ekranın hırsızlıktan dahi kapansa o meşhur ibareden "yüz kızartıcı" suçtan dahi kapanda algıda FETÖ'cüsün. Çözüm var mı? Ben de bilmiyorum. Bunları da birilerini aklamak için yazmıyorum hatta suçu varsa en ağır cezayı alsın ekranı kapansın fesih yesin hatta eczacılıktan men edilsin bakın o kadar da katıyım lakin hepsi hukuk çerçevesinde yapılsın. Yıllarca sosyalist mücadele içinde olan arkadaşımızın ekranı kapatıldı. Yahu gülene en ağır küfürleri eden insandı onun ekranını kapatarak FETÖ'cü damgası vurmak nedir? Ekranını keyfi kapatsanız bu kadar zoruna gitmezdi! Hukuk çerçevesinde dilediğinizi yapın lakin bu şekilde alakası olmayanları harcamayın. Bu konuda da sessizlik kötüdür arkadaşlar yarın sabah medullayı açtığınızda ekranınızın kapandığını görünce ah edip vah edip ağlarsınız iş işten geçer. Belki biz bunları yaşasaydık şuanda bu durumda olanların içinden elini ovuşturacak tiplerde vardır lakin biz hukukun herkese lazım olacağı bilinci ile hareket etmeliyiz. 
Ekranınızın kapanmadığı günler dilerim...

1 Kasım 2016 Salı

"Cumhuriyet" cumhuriyetin ta kendisidir!


Mahallemizde eski tabirle yüksek okul kazananların çoğunun yolunun geçtiği küçük ama on numara beş yıldız pide ekmeklerin yapıldığı bir fırınımız vardı. Eee mahallemden herkes geçti dedim. Eh bizimde sağımıza solumuza o pidenin yapıldığı undan değdi. Okul tatil olduğunda bir çok aşamasında çalıştık. O dönemler küçüktüm tabi Erol abimiz vardı o dönem elinden bir gazeteyi düşürmezdi. O zamanlar bizim açımızdan bir şeyin okunması için renkli janjanlı bol görselli olması gerekiyordu lakin bu gazetede pek görsel yoktu bolca yazı vardı. Elime aldığımda erkenden sıkılırdım. Çok fazla yazı vardı o dönem çok okumayı seven bir tip değildim açıkçası şöyle karıştırıp renkli yer arardım bulamayınca(gerçi o dönem spor tutkunuydum gazetenin de spor köşesi çok azdı) aldığım yere bırakırdım ara sıra şöyle göz atardım lakin tuhaftır Erol abi işi bitince sandalyesini alır ilgiyle okurdu. İlerleyen yıllarda gazetenin çıkardığı gazetecilere baktıkça aslında ne kadar değerli bir gazete olduğunu anlamaya başladım. Bizim için o küçük fırın neydiyse aslına bakarsan bir gazeteci için de Cumhuriyet oydu. Herkesin yolu düşmüştür bir dönem oraya kimler kimler gelip geçmiştir. Cumhuriyet her daim yayınlarına devam etmiştir. Gazetenin isim babası Mustafa Kemal'dir. Gazete yakın zamanda kutladığımız cumhuriyet ile yaşıttır. İstiklal mücadelesi yıllarında gazete aktif rol oynamıştır. Köklü tarihe sahip gazete bugünlerde yıllarca mücadele ettiği Fetullah Gülen taraftarı yani FETÖ'cü olmakla suçlanmaktadır. Aslına bakarsanız kendileri de böyle bir şey nasıl uydurduk hatta bu uydurduğumuz şeye nasıl inandık diyorlar. Çünkü gazete de 75 yaşında Hikmet Çetinkaya gibi bir dev çınar var ki FETÖ'nün en güçlü olduğu dönemde(Hani ne istediler de verdik demeden önce verdikleri dönemlerde) Fetullah Gülen çok tehlikelidir diyerek kitaplar yazmış köşe yazıları ile bu kokuşmuş cemaate meydan okuyordu. Şimdilerde Hikmet Çetinkaya'yı içinde binlerce FETÖ'cü olan polisin biri tarafından çekiştirilerek götürüldü. Cumhuriyet bu ülkenin en önemli lokomotifidir. Cumhuriyet gazetecilik tarihidir. Cumhuriyet İletişim Fakültelerinde ders olarak okutulacak eda da bir gazetedir. Cumhuriyet cumhuriyetin temel taşıdır. 
O en eski sloganlar sizlere veda etmek isterim: "Bu ülkenin aydınlık insanları. Size cumhuriyet yakışır."